Kafam öyle karışık ki; kelimeleri yanyana dizip cümle oluşturamıyorum. İnsanların 'hayat'ı büyütüp büyütüp kendilerini küçültmeleri karşısında sussam susamıyorum, gülsem gülemiyorum, acısam üzülüyorum. İnsan verdiği her değeri kendinden eksilterek veriyor ya, artık selam bile veresim 'kalmıyor'.
Kelimelerden cümle kurdum ama cümlelerden bir yazı çıkartamadım. Buna da şükür.
Not: Salı'dan sonra bir nefes, Çarşamba'dan sonra bir ferahlık.. İşte bunları bekliyorum..
evet her değer senden birşeyler götürüyor doğru söylüyorsun. Ama bukadar da bunalmamak lazım galiba,kendine nefes alma hakkı ver derim.Salıya kadar beklemeyebilirsin yani :) geçmiş olsun!
YanıtlaSilBunalmak değil de biraz boğulmak sanki.. Bu yüzden nefese ihtiyacım var.
YanıtlaSilBu yazı bukadar bensel değildi aslında, ama dediklerin çok doğru.
Salı önemli bir gün benim için. Birkaç kulaçlık yolum var kıyıya, bunu görüyorum.
Geçecek, az kaldı. :)
Teşekkürler
böyle bir yazı nereden baksan sensel biraz :) kulaçlarını sayabiliyorsan harika zaten.ben kıyıları bir türlü göremiyorum daha,sadece orada olduklarını biliyorum.
YanıtlaSilReca ederim :)
Bensel kısmı aslında kızgınlığım. İnsanların abartmaları.. İyi ya da kötü, farketmez.. Yıkılmalar, pes etmeler, cartlar curtlar.. Bunları görmeye katlanamayıp basıyorum yaygarayı.. (tamam, ben de abartıyor olabilirim, biri de çıkıp bana kızabilir)
YanıtlaSilKulaçlar oldukça kıyı muhakkak olacaktır.. Kıyılar var, sen kulaçlardan haber ver.. :)
Haklısın yaygaralar koparmalara katlanamamanı anlıyorum.Galiba herkes çok kolay yaşamaya alıştırılıyor,bir de önceliklerin değişmiş olma durumu var tabii ki.insanlar artık çok ufacık şeylerden mutsuz olabiliyor.bunun sosyolojik tarafına bakmaya kalkarsak burası yetmez,geçelim :) dediğin doğru ama,ne kime ve neye göre kötü? bunu da sormalı insan kendine.
YanıtlaSilişte kıyıların olduğunu biliyorum dedim ya.Demekki kulaç atmayı da biliyorum :) Yüzmek güzel,uzuun uzuun da yüzülür.Güzel kıyılar bizleri bekler :)
Sonra güneşlenilir.. Kolların ağrısı ve denizin tuzu kalır insanın üzerinde. 'Umrum'un tuzu kuru..
YanıtlaSilYorumunun başındaki sözlerin için şunu demeliyim galiba; birşey geldiğinde ne kadar seviniyorsak gittiğinde o kadar üzülmeliyiz.. Ya da gidince ne kadar üzüldüysek, o kadar da sevinmeliyiz.. Dengesizliğimiz azcık burada sanki..
Ayrıca bence insan artık kendine hiçbişey sormasa daha mutlu yaşar diyesim geldi.. İçimde tutmıyım dedim..
Oooh yayılırım valla 'umur' da neymiş :)
YanıtlaSilEvet dengesizlik şu ki;birşey geldiğinde önceden çok istense de beklendiği kadar mutluluk veremezken, gittiğinde çok da önemli birşey olmasa bile 'yitirme' durumuna kayıtsız şartsız mutsuzluk getirir.
İnsanoğlu mazoşist bir varlık vesselam..
İçinde tutma tabii..Sorular olmadan daha mutlu en azından huzurlu olabiliriz doğru diyorsun.Ama sorular çok inatçılar ve yapımızda da soru işaretini silme yetisi çok güçlü değil kabul etmek lazım.
Deniz-güneş müneş deyince gene aklıma geldi; kış geldi =/ Bloglar da depresyona girecek kesin.. Anti-depresanlarla büyütçem blogumu =D
YanıtlaSilBen sonbahar yazısını yazıverdim bile zaten :) Ama iyi yönlerinden baktım depresif bir durum yok :)Bol bol antidepresan bulundurmaya devam et sen buralarda,serpiştir blog un heryerine :)
YanıtlaSilUyarı: Bu blogun yeşil reçetesiz okunması yasaktır!
YanıtlaSilkırmızı recete ?
YanıtlaSilBurada 'kırmızı'nın hükmü her zaman geçer.. Sağlık Bakanlığı'ndan alakasız..
YanıtlaSilGeçmiş olsun, nasıl oldun?