5 Ocak 2011 Çarşamba

Kendi Evinde; Bir Yabancı – Doğduğu Şehirde; Bir Uzaylı

“Başlamak” için en uygun zaman, her şeyin bittiği andır.

O zaman yazmaya, İstanbul’dan Tekirdağ’a taşınmamdan başlamalıyım..

Bölüm-1

1 Aralık’ta taşındım yeni evime. Aslında çok da yeni değil; annemle babam 14 aydır falan bu evde oturuyorlar.

Tüm eşyalarını taşıdığım, tüm tamiratlarıyla ilgilendiğim eve taşındım anlayacağınız.

Neredeydim peki? Kendi hayatımda.. Kendi evimde.. Kendi odamda.. Kendi yatağımda.. Kendi dünyamdaydım..

Peki şimdi neredeyim? Annemle babamın odasının hemen yanındaki odada. Anlatması ne kadar da kısa..

2 sene Kocaeli, 1 sene Edirne ve ardından tam 10 sene İstanbul hayatından sonra, Tekirdağ ölümü..

Çok mu önyargılıyım, ya da kötümserim? Sanmıyorum..



----0----
Bir zaman perisi varsa eğer, burası o perinin sırtının tam ortasındaki, o bir türlü kaşıyamadığı yer..
----0----



Bölüm-2

Ben de, gittiğim şehirlerle birlikte, büyüyüp küçülüyorum sanki. Mesela ufacığım burada. Çoğu kez dışarıya bile bakmıyorum, hiçbir şey yok gibi..Ben de ayak uyduruyorum bu şehre. Kimse bakmıyor bana, hiçbir şey yok gibi sanki..

Uykuyla aram, ya çok iyi ya çok kötü. 2-3 senelik sevgililer gibiyiz onunla. Bazen sabahlıyorum, bazen öğleden sonra uyanıyorum. İlişkimiz hala monotonlaşmadı anlayacağınız..

Kitap bile okumuyorum burada. Daha önceleri, buraya geldiğimde, kitap okumak hep kaçışım oldu.. Oysa şimdi okudukça, düşündükçe, insanlarla, hayatla mesafem daha da artıyor burada..

Konu ne olsa muhalif kalıyorum. Bazen çok düz mantık düşündüklerinden bahsedince ya şımarık oluyorum ya da hayatın nasıl zor bir şey olduğunu bilmeyen, hiç sille yememiş toy çocuk.. Oysa ikisi de değilim. “Civciv yumurtadan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş!” lafı, en çok duyduğum özlü(!)söz.

Son not olarak; her yanımı kaşıntılar bastı son 1-2 haftada. Uyuzsun diye diye, gerçekten uyuz ettiler galiba beni..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder