27 Şubat 2011 Pazar

Ruhumdaki Mısırlılar

Kendimi iyi hissediyorum. Çok uzun zaman olmuştu hiç neden yokken güleli. Çok sürmez, bir kaç eski anı tekrar vizyona girene kadar.. Ama olsun, hastalıklı kısımlarımın isyanıdır bu..

20 Şubat 2011 Pazar

Çorlu Asker Hastanesi'nden Notlar

Geçen hafta yattığım Çorlu Asker Hastanesi'ndeki "Öneri ve şikayetleriniz" kutusunun altındaki kağıtlardan aşırdıklarıma yazdığım notları, aynen aktarıyorum.

#1
Günlük yaşam; insanların düşünerek, üreterek ve çalışarak geçirdikleri bir hayat.. Yeni besinler, yeni teknolojiler, yeni kahramanlar, yeni hizmetler vs. üretiyoruz. Peki ya sonra? Sonra da onlara bağımlı hale geliyoruz..
Mesela çok çalışıp para kazanıyoruz. Sonra o parayı kazanırken dökülen saçımız için bakım ürünleri, bozulan gözlerimiz için gözlük-lens, bozulan psikolojimiz için tedavi ve kimyasallar alıyoruz o kazandığımız parayla. İronik..
İnternet, bilgisayar, cep telefonu, tv, uydu alıcısı, iPod, mkv filmler.. “İhtiyaçlarım” isimli bir liste yapmıyorum, yanılmayın.. Bunlar artık “olmazsa-olmaz”larımız.. Araba, spor ayakkabılar, polarize gözlükler, polarlı deri eldivenler.. 200 liralık boktan kot pantolonları saymadım bile..
Ama tüm bunlara rağmen, en acımasızı kesinlikle zaman bağımlılığımız. Bunları yazarken saat kaç bilmiyorum. Ana haber bülteni başladı mı acaba? SMS atan oldu mu? Facebook’ta neler oldu kim bilir.. Bunlardan hiç birini bilmiyorum şuan. Çorlu Asker Hastanesi’ndeyim. Telefonumu aldılar buraya yatışımı yaparken. Dolayısı ile saatimi de, internetimi de, arkadaşlarımı da, hepsini alıverdiler bir anda.. Koca bir dünyayı, tüm hayatı çük kadar bir şeyin içine tıkarsak, elimizden almaları bir dakika bile sürmez işte böyle..
Bu hale sokuyoruz kendimizi. Bunu, bize, biz yapıyoruz..
Karşılığında portakal getirdiler şimdi. Umarım lezzetlidir..

16/02/2011
Çorlu Asker Hastanesi
Saat: ?



#2
Dünyanın bin bir türlü hali var. Belki birkaç tanesi güzel..
Yan yatakta bir çocuk yatıyor şimdi. Az önce getirdiler. Evet, çocuk yatıyor, en fazla 19 yaşında. Ben ilkokulda okurken, annesi hamile bile değilmiş.. Ama ayağında kurşunla yatıyor oracıkta. Ne işi var elinde silahın, ayağında kurşunun!.. Oluyor işte..
Tuvalette konuşurlarken duydum; bir çocuk da el bombası atarken kolunu kırmış.. Burası böyle saçmalıklarla dolu.
Benim de onlardan pek farkım yok aslında. Benim hikayem belki daha komik. 28-29 yaşımda ve beynimdeki tonla kurşunla burada zombi gibi dolaşıyorum.
Enteresan tarafı, çok fazla zamanımın olması ve o zamanı dolduramamam dışında her şey yolunda. Hiç yadırgamadım neredeyse.. Haaa, bir de, 24 saat oldu su içemiyorum. Dünkü portakal ve sabahki çay can simidi oldular bana.
Bugün tonla teste gireceğim. Merak etmeyin, vergilerinizi yabancı biri yemiyor.. Aramızda 7-8 testin, tahlilin, filmin, iş gücünün lafı mı olur canım..

17/02/2011
Çorlu Asker Hastanesi
Saat: ? (Sabah suları)

#3
Pencereden bakınca görünen yolda koşuşturmaca başlamış. İnsanlar telaş içerisinde. Saat 9’a geliyor olmalı. Koridoru da hızlıca paspasladılar az önce ama komutanlar daha gelmedi. Evet evet, en fazla 8:50 falan olmalı o zaman saat..
“Bu kadar mı önemli yani?” Ne var ki bunca laf ediyorsun..” demeyin. Burada sorgulanacak bir tek şey var; zaman.
Çay, kazan çayı. Alışkınım. Dilimin kenar köşe bir yerinde kalmış tadı, taa yıllar öncesinden. Metal sürahilerden, metal bardaklara dökerdik çayı. O bardak dudağımızı yakardı.. Bildiğim en ateşli öpücüğü o bardaklar vermiştir bana.. 900C falan vardı sanırım sıcaklığı.. Burada fincanlarda içiyoruz çayımızı. Paşa çayı, 200C falan en fazla. Daha sıcağına da gerek yok zaten. Buradaki erlerin çoğunun bekleyen bir çift dudağı var, orada burada bekleyen. Paşa çayını sevmeyişim bu yüzden..

#4
Yalnızken insanın kendiyle ilgilendiği doğrudur. Bunun “hoş” bir ilgilenme olduğu söylenemez, hatta “uğraşıp durma” bile denebilir. Bu yüzdendir insanların en büyük korkusunun yalnız kalmak olması. Can sıkıntımızın nedeni hep budur. Şişme insanlar, teknoloji ürünü sanal arkadaşlar-hayvanlar, trilyonluk internet siteleri üretmedik mi hep bunun için..
Ne olabilir ki kendimizle alıp veremediğimiz?.. Bu kadar mı boktan insanlarız?.. Bunu kabul etmeyi de içiniz kabul etmiyor değil mi?.
Haklısınız. Burada çok iyi anladım ki; sıradanlığın tadı çok boktan. Sıradanlığın hammaddesi toprak, ruhu ateşten..

17/02/2011
Çorlu Asker Hastanesi
Saat: 15:41
Not: Evet, artık saati çok iyi biliyorum. Göğsüme holter taktılar, duvar saati gibi.. Allah sesimi duydu galiba..


#5
Umutlar bitmeden umutsuzluğa kapılan insan, muhakkak ki bir şeyler karıştırıyordur. Bir amacı vardır, planladığı bir şeyler.. Belki o umudu bile kendisi yaratmış olabilir. Umutsuzluğunun nedeni bundan sebeptir..
Bu yazdıklarım birini ya da birilerini negatif eleştiriyormuşum gibi bir izlenim uyandırsa da, asıl gerçek bu insanları takdir ettiğimdir.. Sırf istekleri, çabaları, kafa yormaları dahi onlara sempati duymam için haklı ve yeterli nedendir.
İsteyin, planlar kurun, kandırın insanları, onlar da sizi.. Yoksa hayat bu haliyle çok sıkıcı. Tek taraflı vermek de hayatı sıkıyordur eminim..

17/02/2011
Çorlu Asker Hastanesi
Saat: 17:34

#6
Uyku ölümün kardeşi ise, sessizlik özüdür. Sürekli sessiz duran bir insan ölürse ne kaybedersiniz? Konuşmak isterseniz gidip mezar taşına anlatırsınız. O da sessiz kalacaktır. Farkı var mı? Yok. Tabi ki materyalistler için.. Oysa sessizler maddenin ötesine inanırlar. Onları rahat bırakın.. Gidin, mezar taşlarına anlatın. Toprağın altını bizlere bırakın..

17/02/2011
Çorlu Asker Hastanesi
Saat: 18:21


#7
Suyun üzerinde bir tahta parçası yüzer de, o sudan hiç emmez olur mu.. Ne çok çeşit sularda yüzdük. Şimdi içimde damla su kalmaması, illâ ki güneştendir..

Rüzgar eser gider de, hiç toz kapmaz olur mu.. Ne çok çeşit yerlerde estik. Şimdi üzerimde zerre toz kalmaması, kuytu köşelerde silkelenmemdendir..

Bitki çiçek açar da, üzerine arı konmaz olur mu.. Ne çok çeşit bahçelerde kanat yorduk. Şimdi damla balım olmaması, etekli peteklerdendir..

İnsan bu kadar üzülür de, hiç öfke duymaz olur mu.. Ne çok çeşit ayrılıkların kanına girdik. Şimdi duvar kadar soğuk olmam, hayatıma girenlerin çıkarken bıraktıkları hatıratın çerçevelenmiş suretidir..

17/02/2011
Çorlu Asker Hastanesi
Saat: 19:42

13 Şubat 2011 Pazar

Yakın geleceğim, bekle beni, birazdan geleceğim..

Memeli hayvanları, diğer hayvanlardan ayırıp, besin piramidinin üst basamaklarına taşıyan en önemli özelliği, düşünmeleridir. Bir insanı da sosyal piramidin en tepesine taşıyan faktör düşünmemesidir.

Sanmayın ki; her şeyi detaylıca düşününce bir bok olacaksınız. Olsanız olsanız bombok olursunuz..

Son haftalarda düşünmekten beynim törpülendi, bezdim. Sonra kalkıp İstanbul'a gittim 3 gün için. Arkadaşlarımı gördüm, yedik içtik.. Bu kadarcık mı? Tabi ki değil.. Okuluma gittim, geçici mezuniyet belgemi aldım. Yarın pazartesi, tüm günümü askerlik şubesinde geçireceğim. Sosyallik piramidinin dışarısında, askerde olmak için..

İş-güç durumları da karışık. Gidiyorum gitmesine de, dönünce hangi şehre döneceğim? İstanbul favori, Tekirdağ plase..

Burada bir bar açmam an meselesi.. Tekirdağ gibi bir şehirde alkol satmak kadar sıradan bir fikir olabilir mi..

İstanbul'da kariyerim parlak olurmuş. Tabi kariyerimle birlikte kafam da pırıl pırıl parlayacak.. Zaten bir tutam kalan saçlarımla vedalaşıp, yeni kazayağı kırışıklıkları ile takas etmem gerekecek. Takım elbise, kravat, taba rengi ayakkabı ve kemer, uzun gri bir palto.. Ne medeniyet.. Burada sarhoşlarla mı uğraşacaksın Ercan? Ne sıradan.. Temel amacımız, ailemizin bizimle gurur duyması değil mi..

Sonra burada kalıp ailemle ilgilenmem, ne büyük erdem, ne büyük bir emare insanlığıma dair.. İnsanoğlunun en büyük aptallığıdır; insanların onlara muhtaç oldukları fikri..

Neyse.. Ben bir askere siktir olup gideyim de, gerisi yazı-tura meselesi..

4 Şubat 2011 Cuma

Kaşarlı tost

Durum çok karışık. Kaşarlı tost istiyorum. Ortadan ikiye bölünmüş olmalı, içinde de ketçap istiyorum, ancak çok olmamalı. Ama garsonun sistem bunu kabul etmiyor. En iyi kombinasyonu bulmam gerek. Şu yeni garsonlar kullanıma girse artık..

1 Şubat 2011 Salı

Adab-ı Asabiyet

Gün geçtikçe zorlaşıyor. Ama enteresan bir şekilde sikimde bile değil. Hatta mazoşist bir şekilde keyif aldığım bile söylenebilir.

Her boka burnumu sokuyorum anasını satayım. Herkese diyecek bir lafım var, evet.

Burası için fazla bilgili ve medeniyim. Aboooo egoya gel.. Öyle ki; kadınlar çirkin, erkekler salak geliyor.

Kendimi Ezel gibi sikici, Ramiz gibi koyucu, Ali gibi vurucu hissediyorum.

Şoförlerin hepsi çaylak burada. Ehliyetlerini nereden aldılar ki acaba..

İşletmeler ilkokul kantini bile işletemezler aslında.. Hem ilkokul diye bir şey de kalmadı değil mi? Bu hükümetler de bir sikten anlamıyorlar zaten.. football manager de takım bile yönetemezler..

Off nargilem de ot gibi.. Cigara bile saramaz bunlar.

Ellerim de dondu yazarken. Hava eskimo götü donduran cinsten.. Ah Mikail ah..