23 Ocak 2010 Cumartesi
Tanrı'ya Mektup
Dünya çok sıkıcı bir yer oldu tanrım. Daha dün Deniz Radmınsız bir EnBiEy maçı izlemektense eski bilyelerimi saymayı tercih ettim. Tamı tamına 276 tane saydım. Yeğenlerim gene bilyelerimi aşırmışlar. Bu kez kayıp sayısı on yedi. Çocukların git gide bana benziyor olmaları tehlikeli. Önlerinde daha çok yol var, benim sabıka kaydım 260 misket.
Geçen hafta yolda dinlemek için empeüç pileyırımda Hababam Sınıfı filminin saundtırekini ararken yolun kenarına park etmiş kocaman bir arabaya 80km/saat hızla küüüt diye dokunduruverdim hafifçe! Trafik polisi kazanın saçmalığını düşünürken ben ona çocukken araba kullanmayı çarpışan arabalarda öğrenmeyi nasıl başardığımı anlatmaya çalışıyordum. Hiç kimse sürücü kursuna, benim çarpışan arabalara verdiğim kadar para vermemiştir herhalde.
Artık İstanbul'daki lahmacunlar bile temiz tanrım. Bu Uğur Dündar belasıyla cezalandırman için ne yaptık ki biz? Ablamın canı lahmacun çekmiş.. Götürdüğüm kebapçıdaki garsona lahmacunları neden böyle temiz yaptıklarını, eskiden sokakta yediğimiz lahmacunların neyinin eksik olduğunu sorduğumda yüzündeki ifade turşu tadındaydı. “Teşekkür ederim, salatalık turşusuna gerek kalmadı, kaldırabilirsin.” dediğimde midemin neden ekşidiğini ablamın da anladığını sanmıyorum..
Tanrım neden annemin “Aaaa oğlum bak bu bilmem kimin kızı. Ne kadar güzelleşmiş! Bebekliğini bilirim ben bunun.. Çok da hamaratmış, tü tü tü maşallah..” diyerek tanıştırdığı her kızın adı Hayırlı, soyadı Kısmet oluyor? Dünyada aynı kafa kağıdına sahip kaç tane kız olabilir ki? Hele ki Maykıl Ceksın'ın bile evlendiği 'bu dünya' da.
Az önce Soni firmasına bir imeyıl gönderdim. PıleySiteyşın için saklambaç oyunu yazmalarını rica ettim. Cevabı merakla bekliyorum, bir cevap verme gereği duyarlarsa tabi..
Büyük yeğenim bütün gün, aralıksız Kauntır Sıtrayk oynuyor. O, oyun başladığı gibi beş – bir almaya çalışırken ona çocukken elektrik borularıyla attığımız kağıt kurşunların nekadar keyif verici olduğunu anlatmak fazlasıyla zor.
Bütün gün sıkıldıktan sonra TiViyi açıp biraz eğleneyim diyorum ama yüzlerce kanalın bir tanesi bile Susam Sokağı'nı yayınlamıyor artık. Kumanda yerine sağ işaret parmağımla protesto ediyorum TiViyi. Kararan ekranda gördüğüm 'ben' 15-20 yıl daha büyümüş meğerse..
Yazımın sıkıcılığından sakın ola şikayet etme tanrım. Hiç acımam, bir günümü dakikası dakikasına yazarım..
Geçen hafta yolda dinlemek için empeüç pileyırımda Hababam Sınıfı filminin saundtırekini ararken yolun kenarına park etmiş kocaman bir arabaya 80km/saat hızla küüüt diye dokunduruverdim hafifçe! Trafik polisi kazanın saçmalığını düşünürken ben ona çocukken araba kullanmayı çarpışan arabalarda öğrenmeyi nasıl başardığımı anlatmaya çalışıyordum. Hiç kimse sürücü kursuna, benim çarpışan arabalara verdiğim kadar para vermemiştir herhalde.
Artık İstanbul'daki lahmacunlar bile temiz tanrım. Bu Uğur Dündar belasıyla cezalandırman için ne yaptık ki biz? Ablamın canı lahmacun çekmiş.. Götürdüğüm kebapçıdaki garsona lahmacunları neden böyle temiz yaptıklarını, eskiden sokakta yediğimiz lahmacunların neyinin eksik olduğunu sorduğumda yüzündeki ifade turşu tadındaydı. “Teşekkür ederim, salatalık turşusuna gerek kalmadı, kaldırabilirsin.” dediğimde midemin neden ekşidiğini ablamın da anladığını sanmıyorum..
Tanrım neden annemin “Aaaa oğlum bak bu bilmem kimin kızı. Ne kadar güzelleşmiş! Bebekliğini bilirim ben bunun.. Çok da hamaratmış, tü tü tü maşallah..” diyerek tanıştırdığı her kızın adı Hayırlı, soyadı Kısmet oluyor? Dünyada aynı kafa kağıdına sahip kaç tane kız olabilir ki? Hele ki Maykıl Ceksın'ın bile evlendiği 'bu dünya' da.
Az önce Soni firmasına bir imeyıl gönderdim. PıleySiteyşın için saklambaç oyunu yazmalarını rica ettim. Cevabı merakla bekliyorum, bir cevap verme gereği duyarlarsa tabi..
Büyük yeğenim bütün gün, aralıksız Kauntır Sıtrayk oynuyor. O, oyun başladığı gibi beş – bir almaya çalışırken ona çocukken elektrik borularıyla attığımız kağıt kurşunların nekadar keyif verici olduğunu anlatmak fazlasıyla zor.
Bütün gün sıkıldıktan sonra TiViyi açıp biraz eğleneyim diyorum ama yüzlerce kanalın bir tanesi bile Susam Sokağı'nı yayınlamıyor artık. Kumanda yerine sağ işaret parmağımla protesto ediyorum TiViyi. Kararan ekranda gördüğüm 'ben' 15-20 yıl daha büyümüş meğerse..
Yazımın sıkıcılığından sakın ola şikayet etme tanrım. Hiç acımam, bir günümü dakikası dakikasına yazarım..
21 Ocak 2010 Perşembe
20 Ocak 2010 Çarşamba
formspring.me
soruyu gördüm ve aklıma direk 'gaddddaaarrrr' geldi. bu sıfat hakkında ne düşünüyosun? =)
Aşinayım =) Ama "vicdansızzzz" daha başarılı bence =D
formspring.me
insanlar seni en çok hangi sıfatlarla tanımlarlar?
Çocukluğumdan buyana düşünülürse "uzun". Son zamanlarda "işkolik".
Acınası değil mi?
formspring.me
yalan söylediinde nası hissediosun?
Utanıyorum. Ama utandığımı belli etmiyorum ya da etmemek için çabalıyorum. Çünkü utanıyor olmak daha utanç verici..
18 Ocak 2010 Pazartesi
Poker Face
Herkes hayata iyi bir insan olarak başlar. Bilirsiniz; çok şımartılmamış her çocuk utangaçtır, elindeki ufacık şekeri paylaşacak kadar iyidir. Çocukken şekerlerinizi, oyuncaklarınızı paylaştığınız sürece her çocukla arkadaşsınızdır. Ancak büyüdükçe bunlar yetmez. Şeker yemeyip oyuncaklarla oynamamaya başladığınızda ne yapmanız gerekmektedir? Hep aynı çizgide kalmaya çalışan "İYİ" çocuklar işte burada bocalar.. Bu nokta "iyi ile kötü" nün "doğru ile yanlış" a karıştığı cümlede konur.
Önce beklentiler karşılanmaz, sonra dışlanmaya başlar ve sonra da yalnız kalır. Çok yalnızlık bir çok yanlışlığın başlangıcıdır..
Yalnız kalan azıcık akıllıysa etrafını gözlemlemeye başlar, eksiliği analiz etmeye çabalar. Nasılsa yalnızdır, herzamanki gibi yaramazlıklar ondan uzaktır ve bu nedenle çooook vakti vardır..
Sosyal açlık ergenliğin ilk kompleks nedenidir. Kompleksli insanlar zayıf olur ve çok kolay yamulup eğilirler.
İşte bu dönem şeytanla pazarlık yaparken insanın elinin en zayıf olduğu dönemdir. Poker oynamak için çok yanlış bir gecedir.. Elinizdeki kartları görmüştür, blöf yapar, rest çeker, önünüzdeki azıcık pulun hepsini alır..
Sabah uyandığınızda oyunu diğer kazananların oynadığı gibi oynamanız gerektiğini bilirsiniz.
Masa aynı masa, oyuncular aynı oyuncular, deste aynı deste, kriupiyer aynı krupiyer..
Ama hile yapmaya başlamışsınızdır. Mütemadiyen kazanıyor olmanız tesadüf olamaz.. Bazıları hile yaptığınız görür, göre göre yenilirler.. Hakediyorlar diye düşünürsünüz de siz hakediyor musunuz acaba diye hiç tartmazsınız..
Hiçbir zaman unutamazsınız ne olduğunuzu, ne yaptığınızı..
Yaptığınız hileler hep gözünüze batar.. Önce gözünüzden nefret edersiniz, sonra kendinizden..
Yaptığınız hilelerle kazandıklarınızdan da nefret edersiniz.. Hileler hileleri takip eder..
Neden kumarda en popüler oyun pokerdir? Çünkü aynı anda birçok kişiyi yenebilirsiniz, hile yapabilirsiniz, blöf yapabilirsiniz ve sonucu hemen görebilirsiniz, insanların herşeyini tek bir oyunda alabilirsiniz.. Ne kadar keskin değil mi?..
Hileyle her kazandığınız her oyunda, yendiğinizden sizi hilekâr yapmalarının intikamını alırsınız aslında.. Ve canını acıtmak istersiniz.. Sizi katil olmaya iten herkesi öldürme isteği gibi anlamsız.. Ama gerçek..
Çoğu kez gelinen nokta geri dönüşümü olmayan bir cümlenin sonundadır..
Ardından birsürü cümle gelse de farketmez artık..
Cümleyi kabul edip, yeni paragraflara geçme vaktidir..
Önce beklentiler karşılanmaz, sonra dışlanmaya başlar ve sonra da yalnız kalır. Çok yalnızlık bir çok yanlışlığın başlangıcıdır..
Yalnız kalan azıcık akıllıysa etrafını gözlemlemeye başlar, eksiliği analiz etmeye çabalar. Nasılsa yalnızdır, herzamanki gibi yaramazlıklar ondan uzaktır ve bu nedenle çooook vakti vardır..
Sosyal açlık ergenliğin ilk kompleks nedenidir. Kompleksli insanlar zayıf olur ve çok kolay yamulup eğilirler.
İşte bu dönem şeytanla pazarlık yaparken insanın elinin en zayıf olduğu dönemdir. Poker oynamak için çok yanlış bir gecedir.. Elinizdeki kartları görmüştür, blöf yapar, rest çeker, önünüzdeki azıcık pulun hepsini alır..
Sabah uyandığınızda oyunu diğer kazananların oynadığı gibi oynamanız gerektiğini bilirsiniz.
Masa aynı masa, oyuncular aynı oyuncular, deste aynı deste, kriupiyer aynı krupiyer..
Ama hile yapmaya başlamışsınızdır. Mütemadiyen kazanıyor olmanız tesadüf olamaz.. Bazıları hile yaptığınız görür, göre göre yenilirler.. Hakediyorlar diye düşünürsünüz de siz hakediyor musunuz acaba diye hiç tartmazsınız..
Hiçbir zaman unutamazsınız ne olduğunuzu, ne yaptığınızı..
Yaptığınız hileler hep gözünüze batar.. Önce gözünüzden nefret edersiniz, sonra kendinizden..
Yaptığınız hilelerle kazandıklarınızdan da nefret edersiniz.. Hileler hileleri takip eder..
Neden kumarda en popüler oyun pokerdir? Çünkü aynı anda birçok kişiyi yenebilirsiniz, hile yapabilirsiniz, blöf yapabilirsiniz ve sonucu hemen görebilirsiniz, insanların herşeyini tek bir oyunda alabilirsiniz.. Ne kadar keskin değil mi?..
Hileyle her kazandığınız her oyunda, yendiğinizden sizi hilekâr yapmalarının intikamını alırsınız aslında.. Ve canını acıtmak istersiniz.. Sizi katil olmaya iten herkesi öldürme isteği gibi anlamsız.. Ama gerçek..
Çoğu kez gelinen nokta geri dönüşümü olmayan bir cümlenin sonundadır..
Ardından birsürü cümle gelse de farketmez artık..
Cümleyi kabul edip, yeni paragraflara geçme vaktidir..
12 Ocak 2010 Salı
Zamanın değiştirmediği "Değişik"
Gördüm ki haaaaalââ sızlanıyorsun. Ne boka yararsın ki!.. Bunca zaman hiiiiçbirşey değişmemiş. Hiç mi büyümüyorsun? Hiç mi birşey öğrenmedin?.. Millete sert çıkıp kuul yapmakla hiçbiryere gelemedin ki nereye gidebileceğini düşünüyorsun? Sen mağdursun, sen akıllısın millet salak, sen gidersin millet arkandan gelir.. Aslında çok iyi biliyorsun ki gidene sadece "Git" bile denmez, "Siktir git" denir.. Her gidişinden sonraki sinirin işte bu yüzden. Biliyorsun ki aslında kimsenin umrunda bile değilsin.. Üzüldüm be sana.. Bi bok kalmamış elinde avucunda.. Ne gidebildin ne kalabiliyorsun.. Gitmeyi maçası yemeyen insansı kalsa ne farkeder ki.. Git bence sen, hatta siktir git..
11 Ocak 2010 Pazartesi
9 Ocak 2010 Cumartesi
Hmmm
Takvimin getirdiği her günü istisnasız yaşamak zorundayız. Çoğu günün hamurunda da sıkıntılar var. İşte bu yüzden hayat insanı olgunlaştırıyor.
İnsan olgunlaştıkça, yüzünü iyiliğe döndüğü için, gölgesi hep kötülüğün üzerine düşer..
Ne demek istiyorum? Anlatayım..
Aslında çok basit. Zaman geçer ve bizler büyürüz. Büyüdükçe olgunlaşır ve daha iyi insanlar oluruz. İşte buradan sonra işler garipleşmeye başlıyor.
Eğer önceki hayatınızı sıfırlarsanız (ki bu çok büyük bir kayıptır) herşeyi yeniden inşa edebilirsiniz..
Demek ki yaşadığınız onca zamanın pek önemi yokmuş..
Ama önceki zamanlar silinmeyecek kadar değerliyse sizin için, çoğu kez iyi halinizi en çok kötülüklerinizden çekenlerin hakettiğini sancak kadar kibirli olabilirsiniz. Ama merak etmeyin, onlar burnunuzu çok iyi sürterler..
Defalarca yaralarına bastığınız parmakta artık merhem olduğu kimsenin umurunda değildir.. Parmağınızı kırarlarsa şaşırmayın. Unutmayın! Bunu çoktan haketmiştiniz..
Sonuç: Artık daha da olgunsunuzdur.. Ama bi boka yaramaz!..
İnsan olgunlaştıkça, yüzünü iyiliğe döndüğü için, gölgesi hep kötülüğün üzerine düşer..
Ne demek istiyorum? Anlatayım..
Aslında çok basit. Zaman geçer ve bizler büyürüz. Büyüdükçe olgunlaşır ve daha iyi insanlar oluruz. İşte buradan sonra işler garipleşmeye başlıyor.
Eğer önceki hayatınızı sıfırlarsanız (ki bu çok büyük bir kayıptır) herşeyi yeniden inşa edebilirsiniz..
Demek ki yaşadığınız onca zamanın pek önemi yokmuş..
Ama önceki zamanlar silinmeyecek kadar değerliyse sizin için, çoğu kez iyi halinizi en çok kötülüklerinizden çekenlerin hakettiğini sancak kadar kibirli olabilirsiniz. Ama merak etmeyin, onlar burnunuzu çok iyi sürterler..
Defalarca yaralarına bastığınız parmakta artık merhem olduğu kimsenin umurunda değildir.. Parmağınızı kırarlarsa şaşırmayın. Unutmayın! Bunu çoktan haketmiştiniz..
Sonuç: Artık daha da olgunsunuzdur.. Ama bi boka yaramaz!..
4 Ocak 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)