30 Haziran 2009 Salı

470

470 mi!? biraz abartı olmuş sanki..

29 Haziran 2009 Pazartesi

O-yuncu

Ağır ağır kapanan bir çift gözle açıldı perde.
Oyun o gözlerde, perde bahane..
En çıplak gözlerde en masum oyununu oynadı oyuncu.
Bomboş salonda ağladı, beyhude..
Salonda yükselen sessizlik şahane..


28 Haziran 2009 Pazar

Gece, ben ve sen

Geceye 'ben'i sordum,

bana 'sen'i gösterdi..

Geceye 'sen'i sordum,

'gün' doğuverdi..

25 Haziran 2009 Perşembe

! vs. ?

Tüm ünlem isaretlerini soru isaretlerine saplamak istiyorum!..
.
.
.
.

Cyborg falan oldugumu sananlar yaniliyorlar.. Aslinda çok daha beteriyim. Ama ,galiba -daha emin degilim çünkü-, bu kez anlayamadigim bir kirginlik ve üstünü örtemedigim bir kizginlik var isin içinde. Nerden girdi ki içine, degil mi ama..
.
.
.

Çok uzun süre sabitledigim fikirlerimi kipirdatti bu ikisi tepkimeye girip. Her zaman içindekinin tersini yapan bEn, gene böylesi bir yola girmeye karar verdi bu gece. Hep namlunun ucunda durmaktansa bu kez arkasina geçmeye karar verdi gibi sanki -evet, bunda da emin degilim çünkü-.

.
.
.
.

Her seyi rafa koyup askere gitmeye karar verdim. Sessiz, sakin, kör, sagir ve dilsiz aylar.. Senden, benden, ondan bundan uzak onca zaman.
.
.
.

Vatana millete hayirli olsun.

16 Haziran 2009 Salı

Z-aman

Zamanın ilerlemesiyle gene, birkez daha, çok kereler, istinasız haklı çıkmanın dayanılmaz sancısı.. Serin sulardan kızgın kumlara atlamak gibi.. Kağıdın, sayfaları çevirirken, parmağımın üst kısmını zarifçe kesmesi gibi.. En sevdiğim tatlıdan kocaman bir ısırık aldığımda üzerinde olduğunu farketmediğim arının refleksle sokması gibi.. Evimde en sevdiğim biblonun elimden yanlışlık düşüp en zayıf ayak tırnağımı mosmor etmesi gibi.. En sevdiğim tablonun sahte çıkması gibi.. En sevdiğim ruhun bedenine mezar toprağını acele acele atmam gibi.. Yıllardır beklediğim an geldiğinde acı acı çalan alarmla uyanmam gibi.. Tam arayacakken şarjımın bitmesi gibi..

6 Haziran 2009 Cumartesi

Kontrol

Hersey kontrol altında.
Gördüğüm hersey benim görmek istediklerim. İzinsiz seslere sağır kulaklarım. Abdülhamid kelimelerim var, gazetelerde bile görmediğim..

Her ateş yakmıyor ki elimi hatta her meyve lezzetli de değil. İstemediğim zaman gölgem bile yok olur benim, hatta ciğerlerim karbondioksiti salmaz, zehirlenirim. Ama kalbim iznim olmadan duramaz tabiki de..

Sol tarafımı felç ederim bazen. Canım piknik yapmak istediğinde güneş açar, kelebekler bile zamansız uçuşurlar. İstediğim zaman dolunayda güneşlenirim ben, yıldızları kuyruklarından çekmedikçe kaymazlar. Buzlarım yüz derecede bile erimez, ormanlarım hiç yanmaz. Ben vurmadıkça insanlar ölmezler, ben öpmedikçe sevmezler.

Sen baharı hiç göremezsin mesela benim kalbim atmadıkça. Parmakların bile kütlemez ben sıkmadıkça. Çocuklar ağlamaz tabiki de, anneler kötü olamaz. Yollar açılır ben gezmeye çıktığım zamanlarda, ışıklar hep yeşildir.

Sıcakladığımda hemen bir bulut üflerim kendi üstüme ama yağmur yağdırtmam sen de ıslanmayacaksan.

Çiçekler bile açmaz ben bal yemek istemedikçe. Bal peteklerim üçgendir benim, fantezi işte..

Kanım mordur ciğerlerim yeşil. Gözlerim ışıksız da görür, kalbim sensiz de atar..

5 Haziran 2009 Cuma

Yanıyoruz

Kavruk dünyanın savruk çocuklarıyız biz
Yamuk bakışımız var hayata
Soluk hayallerimiz..
Düzensiz soluyoruz varlığı
Elimizde taşıyoruz acıyı
Bir maşamız bile yok!..

Bir rüzgarın salladığı kadar sallayabiliyoruz solgun yaprakları
Gölgesiz kaçıyoruz güven dolu korkulardan, gerçek acılara
Dakikaları sayıyoruz durmalarını isterken
Dalgalar da görüyor ama söndüremiyor
Korkumuzdan yanıyoruz!..